Dikkat: Antibiyotik Direnç
Modern bilimin mucizelerinden biri olan antibiyotiklerin keşfi ve geliştirilmesi, insan sağlığını olumlu yönde etkileyen en önemli gelişmelerden biridir. Hastaneye gittiğimizde veya televizyon izlerken antibiyotik kullanımı ile ilgili uyarıların yapıldığını hiç şüphesiz ki görmüşüzdür. ‘Antibiyotikte değil sağlınızda ısrarcı olun’. ‘Antibiyotiğe değil hekiminize başvurun’. Bu uyarıların sebebi nedir? Önce antibiyotik nedir, ne işe yarar ona bir bakalım.
Antibiyotikler, bakterileri öldüren veya onların gelişmesini ve çoğalmalarını engelleyerek bakteriyel kaynaklı enfeksiyonlarla savaşan ilaçlardır. Antibiyotikler; bakterilerin hücre duvarlarını veya DNA gibi hayatta kalmak için gerekli parçaları yok ederek bakterileri öldürebilir veya bakterilerin ihtiyaç duydukları protein sentezini engelleyerek bakterilerin çoğalmalarını ve büyümelerini durdurabilirler.
Antibiyotiklerin bakteriler ile savaş halinde olduğundan bahsettik. Peki vücudumuzda bulunan her bakteri zararlı mı? Tabi ki hayır. Hatta bazı bakteri türleri yararlıdır ve bunları vücudumuzda barındırıyoruz buna da insan mikrobiyomu diyoruz, örneğin bağırsak florasında bulunan probiyotikler, yaşamımız için oldukça büyük bir öneme sahiptirler.
Antibiyotik Çağın Başlangıcı
Günümüzde kullanılan antibiyotiklerin çoğu, çevresel bakteri ve mantarların doğal salgılarıdır. Antibiyotik çağın başlangıcı Alexander Fleming ve Paul Ehrlich isimleriyle ilişkilendirilebilir. Ancak Louis Pasteur, laktik asidin fermantasyonu adlı çalışmasında (1857), antimikrobik etkiler gösterme yeteneğinde olan bazı maddelerin varlığından söz etmişti. Bu gibi çalışma ve deneyler devam ederken Paul Ehrlich sistemik tarama yaklaşımıyla, 1909’da sifiliz etkeni olan Treponema palliduma’a karşı etkili bir arsenik türevi olan salvarsanı keşfetti. Bu keşif kemoterapötik ilaçların sistemik olarak uygulanması ile ilgili ilk başarılı sonuçlardı.
Ancak antibiyotik çağın başlangıcı için net bir şey söylememiz gerekirse Fleming’in penisilini keşfetmesi diyebiliriz. Fleming, Penicillium notatum küfünün salgıladığı maddelerin stafilokok mikroplarının çözülmesini sağladığını keşfetti.
Penisilinin keşfi, diğer antibiyotiklerin araştırılmasına hız kazandırdı ve esas olarak büyük bir toplumsal dönüşüme imza atarak antibiyotik çağın başlamasının önünü açtı.
Antibiyotik Direnç
Evet gelgelelim neden antibiyotikte de değil de sağlığımızda ısrarcı olalım sorusunun cevabına. Antibiyotik direnç; patojen bakterinin, antibiyotik ilacın terapötik doz aralığında ilaç tarafından etkilenmemesi durumudur. İmmün sistemi zayıflamış hasta sayısının artması, yoğun bakımda yatan hasta sayısının artması antibiyotik kullanımının artmasına neden olduğu gibi özellikle hastanelerde sık kullanılan antibiyotik ilaçlar direnç gelişimi üzerinde olumsuz etkilere neden olmuştur.
Antibiyotiğe dirençli bakterilerin neden olduğu enfeksiyonları tedavi etmek oldukça zordur. Örneğin; idrar yolu enfeksiyonları, sepsis, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve bazı ishal türleri dahil olmak üzere yaygın bakteriyel enfeksiyonları tedavi etmek için sıklıkla kullanılan antibiyotiklere karşı direnç gözlenmiştir. Bu durumun da bize etkili antibiyotiklerimizin tükenmekte olduğunu gösteriyor. Dirençli antibiyotiklere karşı yeni antibiyotiklerin geliştirilmesi gerekiyor. Yeniden ilaç keşfi yüksek maliyet ve uzun yıllar gerektiriyor.
Bakteriler her yerdedir, bazıları sağlımız için yararlıdır. Bazıları ise de sadece insanları değil, ekinleri ve hayvanları hasta eder. Antibiyotikler enfeksiyonlara neden olan bakterileri öldürür ancak dirençli bakteriler hayatta kalmanın bir yolunu buluyor. Bu bakteriler çoğalabilir hatta dirençlerini doğrudan diğer bakterilere aktarabilirler. Antibiyotikler, insan mikrobiyomumuzda bulunan yararlı mikropları da öldürebilir ve dirençli bakteriler için elverişli ortam oluşur. Antibiyotik direncinin önüne geçemediğimizde, bu durum yeni ortamlara taşınır ve ülkelerarası yayılabilir. Dirençli hale gelmiş bakterilere karşı antibiyotik etki etmez, bakteri çoğalmaya durmadan devam eder ve hastalığın tedavisi yapılamaz.
CDC (Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri), 2019 yılında antibiyotiğe dirençli bakteriyel enfeksiyonları klinik etki, ekonomik etki, insidans, 10 yıllık insidans projeksiyonu, bulaşabilirlik, etkili antibiyotiklerin mevcudiyeti ve önlemenin önündeki engeller şeklinde yedi faktöre göre değerlendirdi. Her bir bakterinin tehdit düzeyi daha sonra “acil”, “ciddi”, “endişe verici” ve “izlenmesi gereken” olarak sınıflandırıldı.
Acil Tehditler Listesi |
---|
Karbapenem dirençli Acinetobacter |
Candida auris |
Clostridioides difficile |
Karbapenem dirençli Enterobakterler |
İlaca dirençli Neisseria gonorrhoeae |
Ciddi Tehditler Listesi |
---|
İlaca dirençli Kampilobakter |
İlaca dirençli Candida |
ESBL üreten Enterobakterler |
Vankomisine dirençli Enterokoklar (VRE) |
Çoklu ilaca dirençli Pseudomonas aeruginosa |
İlaca dirençli tifo dışı Salmonella |
İlaca dirençli Salmonella serotip Typhi |
İlaca dirençli Shigella |
Metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) |
İlaca dirençli Streptococcus pneumoniae |
İlaca Dirençli Tüberküloz |
Endişe Verici Tehditler Listesi |
---|
Eritromisin Dirençli A Grubu Streptokok |
Klindamisine dirençli B Grubu Streptokok |
İzlenmesi Gereken Tehditler Listesi |
---|
Azole dirençli Aspergillus fumigatus |
İlaca dirençli Mycoplasma genitalium |
İlaca dirençli Bordetella pertussis |
Patojenlerde antibiyotik direncinin hızla yayılması nedeniyle, daha önce oldukça etkili olan antibiyotiklerin çoğu, son birkaç on yılda geçerliliğini yitirdi. Patojenler arasında antibiyotik direncinin ortaya çıkması ve yayılmasının bir sonucu olarak antibiyotik tedavisinin etkinliği giderek azalmaktadır.
Sonuç
Hızla ortaya çıkan dirençli bakteriler, antibiyotiklerle elde edilen olağanüstü sağlık yararlarını tehdit ediyor. Bu kriz küreseldir ve bu ilaçların dünya çapında aşırı kullanımını ve bu zorluğun üstesinden gelmek için ilaç şirketlerinin yeni antibiyotik ajanları geliştirmedeki eksikliğini yansıtmaktadır. Bulaşıcı hastalık uzmanları antibiyotik kullanımı konusunda kısıtlama tavsiyesinde bulundular. Bu nedenle, yeni bir antibiyotik piyasaya sürüldüğünde, doktorlar hemen reçete etmek yerine ilaç direncini artırma korkusuyla bu yeni ilacı genellikle yalnızca en kötü vakalar için saklarlar ve karşılaştırılabilir etkinlik göstermiş eski ilaçları reçete etmeye devam ederler. Bu nedenle, yeni antibiyotikler genellikle ciddi hastalıklarla savaşmak için “son çare” ilaçlar olarak kabul edilir.
Peki antibiyotik tedavisi uygulanırken, direnç gelişmesini önlemek için neler yapmalıyız? İlaç yeterli dozda ve mümkün olduğunca kısa bir süre kullanılmalı, mümkünse ilaç duyarlılığını saptamak için antibiyogram yapılmalı, eğer ilaç hastanelerde kullanılacaksa bu ilaç titiz bir şekilde uygulanmalı, mümkün olduğu kadar dar spektrumlu antibiyotikler tercihler edilmelidir.
Uzmanların dediği gibi: ‘Antibiyotikte değil sağlınızda ısrarcı olun.’