Ülseratif Kolit mi? Crohn Hastalığı mı?
İnflamatuar bağırsak hastalığı (İBH), dünya genelinde giderek artan bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. İBH’nin temel nedeni, genellikle konakçının bağırsak mikroplarına karşı aşırı inflamatuar yanıt vermesidir. Yapılan son araştırmalar, İBH’nin patogenezinde bireyin genetik duyarlılığının, çevresel faktörlerin, bağırsak mikrobiyal florasının ve bağışıklık tepkilerinin önemli bir rol oynadığını göstermektedir.

İnflamatuar bağırsak hastalığı, Ülseratif Kolit ve Crohn hastalığı olmak üzere iki ana kategoriye ayrılmaktadır. Ülseratif Kolit ve Crohn hastalığı, benzer semptomları paylaşmasına rağmen, her ikisi de İBH’nin farklı türleridir ve aynı hastalığı ifade etmezler.
Bu yazıda, Ülseratif Kolit ve Crohn hastalığı arasındaki farkları ve her iki hastalıkta kullanılan ilaçları incelemeye çalışacağız. Bu analiz, her iki hastalığın özelliklerini anlamak ve uygun tedavi yaklaşımlarını belirlemek adına önemli bir adım olacaktır.
Ülseratif Kolit
Ülseratif Kolit, kronik bağırsak iltihaplanması ile ilişkilendirilen, alt gastrointestinal sistemde kolon ve rektumu etkileyen bir hastalıktır. İnflamasyon genellikle rektumdan başlayarak kolonun tamamını veya bir kısmını etkileyebilir.
Ülseratif Kolitte, tekrarlayan mukozal inflamasyon nedeniyle epitel bariyeri hasar görmüş durumdadır. Bu bariyer, mukozal bağışıklığın ilk savunma basamağı olan musinoz tabaka ile kaplıdır ve hasar, geçirgenliğin artmasına yol açabilir.
Belirtiler arasında kanlı ishal, hematokezya, tenesmus, artan bağırsak hareketleri veya ishal atakları, yorgunluk, ani kilo kaybı, mide bulantısı, ateş gibi semptomlar bulunmaktadır. Ek olarak, bağırsak dışındaki belirtiler arasında eklem ağrısı ve şişlik, kızarmış gözler, ciltte ağrılı şişlikler, kan pıhtılaşma riskinde artış ve osteoporoza kadar varabilecek kemik zayıflamaları yer alabilir. Ülseratif Kolit, anemi, kolon kanseri, dehidrasyon, perforasyon ve toksik megakolon gibi komplikasyonlara yol açabilir.
Ülseratif Kolitli bireylerde semptomlar genellikle alevlenmelerle başlar ve ardından daha uzun süren semptomsuz, yani remisyon dönemi yaşanır.
Crohn Hastalığı
Crohn hastalığında Ülseratif Kolitten farklı olarak gastrointestinal sistemin ağızdan anüse kadar herhangi bir bölümünde görülebilmesidir. Crohn hastalığı daha çoğunlukla ince ve kalın bağırsağın iltihaplanmasını ve tahriş olmasına yol açan otoimmün bir hastalıktır. Ülseratif Kolit için bahsettiğimiz mukozal inflamasyonun yarattığı doku hasarının yanı sıra Crohn hastalığında bağırsak duvarının tüm katmanları etkilenmektedir.
Crohn hastalığı belirtileri arasında karın ağrısı, kronik ishal, kilo kaybı, kanlı dışkılama, ağız ülserleri ve dinlenme ile geçmeyen yorgunluk söz konusudur. Crohn hastalığında da Ülseratif Kolitte olduğu gibi gastrointestinal sistem dışındaki belirtiler arasında farklı olarak safra kanalları iltihabı, böbrek taşı oluşumu, cilt döküntüleri, Ülseratif Kolitte görüldüğü gibi osteoporoz ve eklem ağrısı bulunmaktadır. Çocuklarda Crohn hastalığı bulunması büyümede gecikmelere yol açmaktadır.
Crohn hastalığı boyunca daha fazla tedavi gerektirecek sindirim sisteminde apse oluşumu, anal fissür, bağırsak tıkanıkları, anemi ve kolon kanseri olmak üzere komplikasyonlara da sahip olabilir.
Bu semptomlar sinsi gelişebilir ya da aniden ortaya çıkabilmektedir. Crohn hastalığına kronik ilerlediği gibi ömür boyu bazı insanlarda devam edebilmektedir ancak ilaç tedavileriyle semptomlar kontrol altına alınıp remisyon sağlanabilmektedir.
İlaç Tedavisi
Ülseratif Kolit ve Crohn hastalığında kullanılan temel ilaçlar; 5-aminosalisalatlar, immünomodülatörler, kortikosteroidler ve biyolojik ilaçlardır. İlaç tedavisindeki ana hedef iltihabı azaltmak ve bağışıklık tepkisini sakinleştirmek üzerinedir.
IBH için aminosalisalatlar, sülfasalazin ve diğer 5-aminosalisalatlar (5-ASA) (mesalazin, olsalazin,balasalazid) olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Aminosalisilatlar yaygın olarak Ülseratif Kolit alevlenmelerini tedavi etmek ve remisyonun sürdürülmesinde kullanılan en eski ilaçlardandır. Sülfasalazinin 5-ASA’dan farkı bir ön ilaç olmasıdır ve aktif kısım 5-ASA’dır.
Aminosalisilatlar, komplikasyonsuz Ülseratif Kolitin geleneksel ilaç tedavisinin temel taşıdır. Birçok hasta uzun vadede başarıyla tedavi edilebilir.
Aminosalisilatlar
Sülfasalazinin ve 5-ASA’nın etki mekanizmaları araşidonik asit metabolizmasına müdahale, reaktif oksijen türlerinin temizlenmesi ve beyaz kan hücrelerinin fonksiyonu ile üretimi üzerindeki etkileri içermektedir. Ülseratif Kolit üzerindeki bu terapötik etkilere ek olarak kolon kanseri riskinin de azaldığı gözlenmiştir.

Aminosalisilatlar Crohn hastalığı üzerinde terapötik etkileri tartışmalı olup, yapılan araştırmalarda bir üstünlüğünün olmadığı öne sürülmüştür. Crohn hastalığı alevlenmeleri için aminosalisilatlar önerilmemektedir.
Kortikosteroidler
Çeşitli tıbbi durumlar için kullanılan kortikosteroidler, İBH’de uzun bir geçmişe sahiptir. Özellikle Crohn hastalığının inflamatuar alevlenmelerinde ve aminosalisilatlara yanıt vermeyen Ülseratif Kolitli hastalarda tercih edilebilirler. Ancak, kortikosteroidler İBH’de remisyon sürdürmede kanıtlanmış bir etkinliğe sahip değildir ve bu amaçla kullanılmamaktadır. Bu durumun temel nedeni, kortikosteroidlerin sistemik kullanımının fırsatçı enfeksiyonlara, diyabet, hipertansiyon, venöz tromboembolizm, osteoporoz gibi yan etkilere yol açabilmesidir.
Şiddetli durumlarda intravenöz hidrokortizon veya metilprednizolon kullanılabilmektedir. Orta şiddetli durumlarda ise oral prednizon veya prednizolon tercih edilmektedir. Tedavi, semptomlar düzelene kadar devam etmekte olup, muhtemel yan etkilere karşı yüksek dozlarda başlanmamalı ve hatta klinik cevaba göre doz zaman içinde azaltılmalıdır. Remisyonu sürdürmek için tedavi, aminosalisilatlar veya immünomodülatörlerle devam ettirilebilir.
Hidrokortizonlu lavmanlar ve köpükler, daha az tercih edilen ancak mevcut olan tedavi seçeneklerindendir. İkinci nesil kortikosteroidlerden biri olan budesonid gibi yeni ilaçlarla, diğer prednizolon türevlerine göre daha az yan etki görülebilmektedir.
Kortikosteroid tedavisine başlanan hastalara, osteoporoz riskini azaltmak amacıyla D vitamini ve kalsiyum takviyeleri de önerilebilir.
İmmünsupresanlar
İmmunsupresanlar, lenfositlerin çoğalmasını ve aktivasyonunu bloke ederek aşırı aktif bağışıklık sistemini sakinleştirirler. Azatiyoprin, merkaptopürin ve metotreksat kortikosteroidlerle tedavi gerektiren iki veya daha fazla inflamatuar alevlenme durumunda veya kortikosteroidlere dirençli hastalarda veya da aminosalisilatlarla remisyonun sağlanamadığı durumlarda kullanılmaktadır.
Bu ilaçlara başlamadan önce hastalar, azatiyoprin ve 6- merkaptopurini aktif metabolitleri olan 6- tiyoguanin (6-TG) ve 6-metilmerkaptopurine (6-MMP) dönüştüren bir enzim olan tiyopürin metiltransferazın (TPMT) aktivitesini ölçmek için testlerden geçmelidir.
Siklosporin, lenfosit aktivasyonunu bloke eden, Ülseratif Koliti olan hastalara ve kolektomi gerektirebilecek hastalarda fayda sağlayabilecek bir immünsupresandır. Bağırsak emilimi takrolimusa göre daha sınırlıdır. Takrolimus, hastaneye yatışı gerektirmeyen Ülseratif Kolitli hastalarda kullanılabilmektedir. Siklosporin ve takromilus, Crohn hastalığında fistüllerin tedavi için de kullanılmaktadır.
Biyolojik Ajanlar
İnfliximab, sertolizumab, adalimumab ve golimumab, tümör nekroz faktörüne (TNF) karşı geliştirilmiş antikorlardır. İnfliximab, certolizumab ve adalimumab, özellikle Crohn hastalığında postoperatif nüksü önleme veya geciktirmede etkili olabilir. İnfliximab, adalimumab ve golimumab, Ülseratif Kolitte dirençli veya kortikosteroide bağımlı hastalık için yararlı olabilir.
Diğer biyolojik ilaçlara örnek olarak ise; vedolizumab ve ustekinumab, interlökin-17 ve interlökin-23 adlı proteinleri engelleyerek etki gösterir. Natalizumab, alfa-4 integrin adı verilen bir proteini bloke eder. Tofacitinib ise JAK inhibitörleri sınıfına ait bir ilaç olup, iltihaplanma sinyal yollarını engelleyerek çalışır. Bu biyolojik ilaçlar, İrritabl Bağırsak Hastalığı’nın tedavisinde önemli bir rol oynar. Bu ilaçlar, hastaların semptomlarını kontrol altına alarak yaşam kalitelerini iyileştirmelerine yardımcı olabilir.
Sonuç olarak İBH…
İBH’nin temel tedavi yöntemi farmakolojiktir ve bunlar aminosalisilatlar, kortikosteroidler, immünomodülatörler ve biyolojik ilaçlardır; bazen de cerrahi müdahale gerekebilir. Ancak bazen bu tedavi yaklaşımlarına rağmen hastalar tamamen remisyona uğramayabilirler. Günümüzde İBH tedavisi için aferez tedavisi, bağırsak mikroekolojisinin iyileştirilmesi, kök hücre nakli ve eksozom tedavisi gibi yeni tedavi yaklaşımları sunulmuştur. Bu tedavi yöntemleri henüz onaylanmış tedavi değillerdir.
İBH’nin oluşturduğu belirtiler ve komplikasyonlar için genel önlemler alınmalı, farkındalık eksikliği giderilmelidir. Hastaya diyeti konusunda eğitim verilmeli, yaşam tarzı değişikliği önerilmelidir. Özellikle Crohn hastalığına sahip bireyler sigara kullanıyorsa sigarayı bırakmalıdır. İBH teşhisi konmuş çocuk ve gençlerin büyümeleri düzenli olarak takip edilmelidir.
Yukarıda saydığımız tedavi yaklaşımı ve stratejiler remisyonun başlatılması ve sürdürülmesinde önemli rol oynamaktadır.
Hayattaki zor durumlarınızı ‘O zor günler, solan güller eskidendi, geçti’ diyerek geride bırakmanız dileğiyle… Her zaman bilimle kalmanızı hatırlatmak istiyorum. Sağlıkla kalın.